21 Mayıs 1864 Kuzey Kafkas Halklarının yaşadığı tarihi trajedidir. Milyonlarca insan anayurtlarından edilmiş, evleri kapatılmış, tüten bacaları söndürülmüştür. Evlerinden ayrılmak zorunda kalan Kuzey Kafkas Halkları kara ve deniz yolu ile Osmanlı topraklarına yerleşmek üzere anayurtlarından ayrılmışlardır. Sürgünün etkileri her halkta farklılıklar göstermektedir. Karayolu ile Osmanlı topraklarına gelenler benzer realite ile karşılaşırken deniz yolu ile Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Sakarya, Kocaeli ve İstanbul’dan karaya çıkan soydaşlarımız farklı bir trajediye maruz kaldılar. Karadeniz’de kıyısı olan yerleşim yerlerindeki soydaşlarımızın denize açılması ile yaşadıkları, Kuzeyde bulunan soydaşlarımızın limanlara gelmesi sürecinde yaşadıkları yine farklılık oluşturmuştur. Süreç tahlil edilirken Kuzeyde yaşayan soydaşlarımız Abhazlar (Kuzeyde yaşayan Abazalar hariç) sürgüne maruz kalmadı, Osmanlıya kendi istekleri ile Feodal beylerin peşine takılıp göç ettiler diyenler olduğu gibi sürgüne tabi tutulduğu da ifade edilmektedir.
Kocaeli Sahilleri.
Sürgün nedeniyle anavatanlarını terk edenlerden bir kısmı gittikleri yerlerde yaşam alanı problemleri sebebi ile yeniden ana vatanlarına dönmek istediler. Bu gruptan Köstence, Varna limanlarından gemilere binerek yeniden Abhazya’ya dönmek isteyen Abhazlardan bir kısmı çeşitli sebeplerle amaçlarına ulaşamamıştır. Bugün soy kütükleri ile kimler olduğu bilinen aileler Kocaeli’nin Kefken, Babalı gibi sahillerinde karaya çıkmış burada bir müddet yaşam mücadelesi vermiştir. Karaağaç Köyü isimsiz mezarlarla doludur. Yine burada açlık, susuzluk ve hastalıklar nedeniyle iç kısımlara doğru gidilmiş yeni köyler kurulmuştur.
Bu köyleri ve buralarda yaşayan aileleri Ömer Beyguaa yazdığı kitaplarında bizlere aktarmıştır.
Papapha Mahinur Tuna Beyguaa Ömer Büyüka’ya yakın olan bir ablamız. Öyle ki kendi ifadesi ile ona yakın olmak için Ömer Amca’nın evine yakın bir ev kiralayarak onunla daha haşır neşir olmakla birlikte, önemli yardımcısı da olmuştur.
Abjakua, önemlidir. Sohum yakınlarında bir yerleşim yeridir. Kesipha Elif bu köydendir.
Sakarya’da Acıelmalık diye bilinen bir Abaza Köyü vardır. Bu köy Abazalar arasında Abjakua olarak bilinir. Bugün bile 60-70 yaşlarında olanlar bu köyün adını “Acı Elmalık” olarak değil de Abjakua olarak bilir. Buradan da karşılıklı göçler başlar.
“Mübadele” diye bir sözcük dolaşır bu kez dillerde, hadi gerisin geri Türkiye'deki köylerine. Adapazarı'nın Acıelmalık köyü artık sadece bir Abhaz köyü değildir, başka göçmenler de vardır orada. Ama yine de Birkaç hane Abhaz, kendi köylerine “Abjakua” der. (Papapha Mahinur Tuna )
https://abhazpostasi.com/yazarlar/papapha-mahinur-tuna/kefken-de-yukselen-elif-in-sesi/355/
Kefken sahillerinin tamamı 2. Göçe maruz kalmış Abhazların yaşam alanı olduğu gibi toplu olarak defin edildikleri mezarları da olur. Karaağaç Köyünde bulunan mezarların bir kısmında hangi aileye mensup kimliklerin yattığı bilinmektedir.
Yeniden anavatanlarına dönmek için gemilere bindirilerek yola çıkan Abhazlar Kefken, Babalı Sahillerine terk edildiklerinde amaçları anavatanlarına dönmekti. Bu istedikleri olmadı. O nedenle Babalı Sahilleri ve bölgede bulunan mezarlıklar Abhaz adı ile anılmaktadır.
Kesipha Elif bir realitedir. Yaşamış gözyaşı dökmüş, şiirler okumuş, ağıtlar yakmıştır.
Bugün Babalı sahilinde yapılan anıt o nedenle KESİPHA ELİF anıtıdır. Karağaç Köyündeki mezarlıkta yatan Abhazlar olduğu için orası ABHAZ MEZARLIĞI dır.
Benim için bu böyledir. Kim hangi nam adı altında bu etkinliğin içinde olursa olsun bu bölge Abhaz Bölgesi, Mezarlığı Abhaz Mezarlığı, Yapılan anıt da Kesipha Elif anıtıdır.
Aksini iddia edenler için yine Papapha Mahinur Tuna dan alıntı yaparak aktarayım.
Burada, halk arasında “Abaza Mezarlığı” ve Abhaz hatırasından başka hiçbir şey olmamasına karşın. Burayı Ubıh, Abzeh, Şapsığ mezarlığı imiş gibi gösterip neredeyse Abhaz varlığını yok sayma çabaları da gözden kaçmamıştır. Üstüne üstlük “Bir Anıt Projesi” adı altında internet ortamında yapılan tartışmalar insanı hayrete düşürecek bilgisizlikler ve incitici sözlerle doludur. Öyle ki sonunda tartışmalar Müslüman ve Hıristiyan Abazalar konusuna kadar çekilmiş, son derece anlamsız bir ikilem yaratılmak istenmiştir. Oysa bu mezarlık Abhaz sürgün tarihinin delillendirilmesi bakımından Türkiye’deki en önemli mekânlardan biridir. Etkinlikler abartıldıkça gerçek tarih hafızalardan silinir hale gelmiştir.
Bir yandan da; “Pşıların, paşaların peşinden giderek topraklarımızı terk eden Maan Kamlatlar, Hacı Berzegler, Davit Urghartlar ölmez.” diyenler de çıkmıştır.
Hatta 2006 yılında Circassian Canada'nın sayfasında anıt projesi tartışılırken bazı Adige kardeşlerimiz “Kafkas Dernekleri Federasyonu'ndaki Abhaz Dernekleri ayrılsın, herkes kendi yoluna gitsin !” diye haykırmışlardır. Bu gün de “Abhaz Dernekleri niye ayrı federasyon kuruyor” diye haykıranlar oluyor. Bu durumlar insana, Kesepha Elif'in ağıdındaki şu sözleri anımsatıyor.
“Ağlayacak bir köşeyi de mi çok görüyorsunuz bize ?”
Teşekkürler Mahinur Abla iyi ki varsın.
Özen Sanbay Atsanba